Kayıtlar

Aralık, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DOYUMSUZ EVLAT NASIL YETİŞTİRİLİR?

                   Birkaç yıl önce bir AVM’de şahit olduğum olay günaşırı aklıma gelip duruyor. Aradan aylar hatta yıllar geçmesine rağmen o sahne zihnimde belirip kaybolur. Bir çocuğa ailesi akülü araba aldı. Hem de iki üç bin lira civarı ve kaliteli bir akülü arabaydı. Kırmızı, cip tarzı bir araba… Ben de tecessüsle çocuğun simasına baktım. O da ne! Zerrece mutluluk yoktu! Çocuğun hiçbir tepki vermemesine öfkelenen annesi, akülü arabayı otoparktaki araca kadar ite kaka götürdü. Ağzım açık bir vaziyette öylece onları izledim. O zaman bir köşeye oturup çocukluğuma üzüldüm. Aslında çocukluğuma üzülüp üzülmemem gerektiği noktasında dengesiz hislerim mevcut. İçinde yoğrulduğum yokluk kazanı, bazen canımı acıtırken bazen de beni mutlu eder. Hakikaten lezzet yoklukta. Mahrumiyet, her şeyden mutlu olabilme kapısının en gizemli anahtarı... O zaman küçük şeylerle mutlu olabiliyor insan. Yokluğun girdabında ...

BÜYÜK DÜŞÜNMEK

  BÜYÜK DÜŞÜNMEK      Merhaba değerli okurlar. İnşallah bundan sonra haftada bir defa bu köşede sizlerle buluşacağız. Gerçi sohbet okumak zahmetli ve gereksiz(!) iştir ama hakkınızı helal edin işte. Girizgâhı fazla uzatmadan konuya girelim, yoksa müzik dinlemeye gelene akort dinletirsek; bir dahaki sefer, sazı elimize alınca meydanda kimseyi bulamayız.      Geçenlerde bir arkadaşımla telefon görüşmesi yapıyorduk.        Kendisi Diyarbakır’da teğmen olarak görev yapıyor. Dağ başında zamanının neredeyse tümünü kitap okuyarak geçiren idealist biri. Onun bana söylediği bir söz hala kulağımda: ‘Kümeste yaşayanın düşündüğü ile sarayda yaşayanın düşündüğü aynı olamaz.’ Bu etkileyici sözün ardından bir şey daha söyledi: ‘Ben Aybastı’dayken hep denizi merak ederdim, deniz acaba nasıl bir şey derdim.’ Tertemiz yüreğiyle, yüzlerce Aybastılı, Kabataşlı çocuk gibi ırmağın sonunda ne olduğunu düşünürmüş hep. Sonra devam etti: ‘Ama Fatsa’ya gi...