BAŞIMA NELER GELDİ

 

Kıymetli Okurlarım, siz de olmasanız derdimi yanacağım kimse yok. İstatistikler üzerinden baktığımda dünyanın dört bir tarafında okunduğumu görmek benim için büyük bahtiyarlık. Hele de Alaska’da hasta bakıcısı olarak çalışan Bulgar bir kadının yazılarımı okuyup Messenger üzerinden bana ulaşması beni hayretler içinde bıraktı. Açıkçası bu kadar yaygın bir okuma ağı beklemiyordum. Aslında size daha güzel şeylerden bahsetmek, zaten altında ezildiğiniz hayatın yüklerine karşı direncinizi yükseltmek isterdim ama ne var ki bataklıkta gül bitmez.

Dostlarım, insanlar kötü. Maalesef kötü. Bunun sebebini Kabil’in Habil’i öldürmesi ve bu yüzden insanlığın geri kalanının Kabil’den çoğalmış olması olarak düşünmek pekâlâ mümkün. Ama bundan öte insanların kötülüğe hayır diyememeleri, diyecek cesaretlerinin olmaması ya da omurgasız olmalarından kaynaklanıyor. Daha güzel, daha iyi bir yaşam seçeneği varken, sevmek ve sevilmek varken insanları kötü olmaya iten sebep nedir, çözemedim.

Hayatım boyunca iyi bir insan, iyi bir kul ve iyi bir vatandaş olmak için gayret ettim. Yere çöp atmadım, biten pilleri geri dönüşüme attım, trafikte yayalara hep yol verdim daima haklının yanında durmayı yeğledim. İstedim ki iyilik ve güzellikler çoğalsın ve çocuklarıma güzel bir dünya bırakayım. Adam olmasını bilmeyen, adam etmesini de bilemez düsturundan ayrılmamaya çalışım.

Ne var ki insanların pek çoğu kötü, kaba, sığ ve vurdumduymaz. Fitne ve hile, korkakların en büyük silahı. Gerçek, yalan kadar rahat dolaşamıyor ortalıkta ve insanlar da yalana rağbet edip onun üzerinde hoşbeş etmeyi seviyor. Nefis, yasak olana meylediyor ve fâni dünya unutulup köhne ve bağnaz kafalar köpeksiz köyde değneksiz dolaşabiliyor.

Perşembe’de ikamet ederken 2013 yılında Ordu merkezden bir ev aldım. Sitemiz bakımsız ve donanımsızdı. Sitenin dışının da boyanması gerekiyordu. Eleştireceğime eyleme geçeyim dedim ve site yöneticisi oldum. Boyama için bir sürü para vermek gerekiyordu. Ben de -güya bir taşla iki kuş vurup komşularım için kârlı olanı seçerek-sitenin dışına uygun bir fiyata yalıtım yaptırdım ve lağım kuyusu zemini basmasın diye yedek kuyu yaptırdım. İşte o sırada bir fitnecibaşı, yalıtım için daha az para vermek amacıyla kapıyı pencereyi kapatıp köye kaçtı. İskele birkaç gün bekledi ve telefonlara dahi cevap vermediği için şahıstan umut kesilince iskeleler söküldü. Sonra bu kişi geri döndü ve o günden bu güne kadar şahsıma düşman oldu. Her şeyi eleştiren, geçimsiz, meymenetsiz bir hâle büründü. Asla yüz yüze konuşmadı ve siteye yeni gelen herkese yanaşıp yöneticilik zamanımın aleyhine konuşmalar yaptı. Elbette o yıl yöneticiliği hemen bıraktım. Daha sonra yıllarca bir şeye karışmadım ama bariz eksiklikler vardı. Maalesef yine yönetici olup kameriye, yaya kapısı geçidi, güvenlik kamerası ve diğer pek çok eksiği giderdim. Yalıtımda çıkaran şahıs cebinden çatıya harcamalar yapmıştı. Ben de sussun diye onun masraflarını da ödedim. Ne yazık ki iyilikle hiçbir yere varılamıyor. Bu yıl-kasım ayında- yöneticiliği bıraktım ve yüksek lisans için bilimsel çalışmalara ağırlık vermek istedim. Hakikaten siteyle ilgilenecek vaktim yoktu. Yöneticiliğe aday olmayınca yeni biri üç dört oyla yönetici oldu. Şahsen teşekkür ve helallik bekliyordum ama fitne kazanının altına odunları çoktan atmışlardı. Bir cuma günü kapımda bir posta tebligatı gördüm. Hayrola diye Muhtar’a gittim ve tebligatı aldım. O da ne? Başımdan aşağı kaynar sular döküldü! Yöneticilik yaptığım süre boyunca benden aidat isteniyordu. Bir de zaten atıl vaziyette duran kapıcı dairesinde kalan bir kız öğrenci vardı. Benden önceki yönetici tarafından oraya yerleştirilmişti.  Öğrenci üç üniversite birden okuyordu ve berbat bir ortamda kalıyordu. Ben de çoğu zaman ondan kira almıyordum. Yeni yönetici oranın kirasının da hepsini benden talep ediyordu. Kız öğrenci zaten ilk başta tamirat ve tadilat için dokuz ay ücretsiz oturmuştu. Sonra sitenin hesabına belki babası belki de akrabası adıyla ödeme yapmıştı. Yeni yönetici bunları görmezden gelip 400 lira olan kirayı 500 liradan hesaplamış ve bana ihtarname yollamıştı. Türkiye’de hiçbir yönetici aidat ödemezken, Ordu’da hiçbir yönetici aidat ödemezken, benden önceki yöneticiler aidat ödememişken, kendisi de aidat ödemiyorken benden bunu nasıl talep ederdi? Karar defterinde “Yönetici aidat ödemez.” maddesinin olmadığını bulup oradan mal bulmuş Mağribî gibi sevinerek hukuka başvurmuştu. Ben yönetici iken her cumartesi akşamı lağım pompasına ıslak mendil geliyor ve pompa bozuluyordu. Gece boyu OSKİ’nin vidanjörüyle uğraşıyordum. Aklı olan bunun kasıtlı yapıldığını anlayabilir. İşte tüm ve uğraşlarıma ve özverilerime rağmen bana ihtarname yollanması çok ağrıma gitmişti. Birinde açık bulmak isteyen herkes bir şekilde açık bulabilir. Yüce Tanrı dışında açığı, kusuru olmayan bir insan var mı ki? Burada kötü niyet, nankörlük ve vefasızlığa bakılmalı iken maalesef hukukun böyle şeylerle işi olmuyor. Hukuk sadece var olanla ilgilenirken arka plandaki gayri insanî teşebbüsler yargıcın insafına kalıyor.

Burada asıl yaralayıcı olan, beni yalvara yakara yönetici yapan komşuların, sitenin yararına yapılan her şeyi görmesine, kullanmasına rağmen şu haksızlık karşısında sessiz kalmaları. Bir iki komşu dışında hiçbir şeye karışan ya da “Yahu sizin bu yaptıklarınız adamlık değil.” diyebilen akîl bir kişinin olmaması. Şu anda ne olacağı belirsiz, kafam allak bullak, vicdanım yaralı ve zihnim dopdolu. İnsanlığa dair inancım bir soykaya, çaputa, peşkire döndü. Bu motivasyonla gelecek kuşaklara iyi bir insan olmayı nasıl öğreteceğim? Bu iğrenç ve ahlak dışı kumpasla nasıl mücadele edeceğim? Bu vefasızlık karşısında komşularımın yüzünü görünce nasıl neşeli olacağım?

Velhasılı dostlar, insanlar için bir şeyler yaparken eşek ile ceylan kıssasını daima anımsayın. Eşek her işi gücü yapar, ezilir ve paralanır ama neticede yılkıya salınır. Ceylan ise muhatap bile olmaz ama tüm şiirlerin başköşesinde o vardır ve en güzel sevgililer ona benzetilir. Seçiminizi yapın: Eşek mi olacaksınız ceylan mı?

Yorumlar

  1. Ben birini arıyordum "kitaplara murat" diye biri acaba yardımcı olur musunuz

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

DOYUMSUZ EVLAT NASIL YETİŞTİRİLİR?

ACI BABA'YA HOŞ GELDİNİZ