Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SURİYE'DEN ABİM GELMİŞ(!)

İnsan, yaratılış itibarıyla siyasi bir varlıktır. Bir arada yaşamak olgusu, siyasileşmeyi, gruplaşmayı, teşkilatlanmayı olmazsa olmaz kılar. Düşünen bir adama “İşine bak, siyasete karışma.”demek; sen düşünme, senin kafan basmaz, demektir. O halde Suriyeli mülteciler hususunda birkaç kelam etmek, en tabii hakkım olsa gerektir. Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir din ya da kültür, dışarıdan göç istemez. Hatta toplum içindeki yerel göçleri bile kimse istemez. Çünkü her göç dalgası önce kaos yaratır. Göçle oluşan kaosun düzelmesi için en az iki kuşak gereklidir. Hunların Avrupa’ya göçleri çağ açıp çağ kapatmıştır. Kırsaldan büyükşehirlere göçen aynı din ve kültürün çocukları bile şehirleri devasa kasabalara indirgemiş, hatta gittikleri yerlerde dernek adı altında kahvehane açıp ömürlerini oralarda geçirmeleri yüzünden şehirleşme asla gerçekleşememiştir. O halde, kim üç milyondan fazla Suriyelinin Türkiye’ye göçüşünü mantıkla açıklayabilir? Bu kaosun açıklaması için klişe birkaç laf ort...

ADALET, AV KÖPEĞİ MİDİR?

Adalet… Bence güçlülerin av köpeğidir. Güçlüler, istediklerini vurup adalete derler ki : “Git, şunu ayağıma getir de iki tekme daha atayım.” Malcom X de şöyle diyor adalet için: “Adalet istiyorsan ya gidip yumruklarınla alacaksın ya da payına düşene razı olup susacaksın.” İşte, adaleti tüm çıplaklığıyla özetleyen vecize budur. Adalet olmazsa şu olur, bu olur gibi cilalı sözleri biz garibanlara defalarca anlatanlara artık gülüp geçiyorum. Kanunların uygulanış biçimlerini hayatın cenderesinde bizzat görüp yaşıyorum. Kıytırık bir siyasetçi kanunsuz iş yapınca karakolda beyefendi gibi ağırlanırken garibana ise sapına kadar adalet uygulanıyor. Google’a bu konuya dair haberler yazıp araştırırsanız insanlığınızdan utanırsınız. Hz. Ömer’in adaletini anlatanlar; sıra kendilerine gelince sırtlanların adaletini uygulamaktan imtina etmiyor. Peki, bu durum şu anki çağın bir tahlili midir? Elbette hayır. Tüm insanlık tarihi bu şekilde ilerlemiştir. İnsanlar, çetelerden ya da güçlü tiranlarda...

22. TÜRKLER KİM?

Uzun zamandır insanların herhangi bir konu hakkındaki dünya görüşlerini gözlemlemeye çalışırım. Kim, hangi konuda, neye göre ve nasıl tepki veriyor? Bunları analiz etmeye, artı ve eksi yönleri ölçüp tartmaya çalışırım. Tüm ideolojilerin eksik yönlerinin fazla olması, hangi ideoloji başa geçerse geçsin önce yakınlarını kayırıyor olması beni hep “Acaba daha üst bir ideoloji edinilebilir mi?” sorusuna yanıt aramaya sevk eder. Yaşıtlarım olan kişilerle ettiğim sohbetlerde pek çok defa umut verici bakış açılarına şahit oldum. Özellikle de Y Kuşağı, bu anlamda oldukça dikkatimi çeker. Edindiğim izlenimlere göre Y Kuşağı (1980-1999 doğumlular) mevcut ideolojik kalıplara sığmamaktadır. Dünyevi işler için Atatürkçü bir bakış açısına sahip olan bu kuşak İslam’dan da kopmayı reddetmektedir. Bu dünyanın geçici bir yer olduğu söylemini tamamen reddetmeyen bu kuşağın, bu dünya için de bilim, teknoloji ve sanat faaliyetlerinin özenle yürütülmesi gerektiğine inancı tamdır. Y Kuşağı bir yönüyle m...

TÜRKÇEM, ANA SÜTÜM!

Bir kişinin zekâ kapasitesi, alım gücü, kavrayışı; analiz ve sentez düzeylerinde hareket kabiliyeti bildiği kelime sayısıyla doğru orantılıdır. Eline aldığı bir kitapta anlamını bilmediği pek çok kelimenin var olduğunu iddia eden genç, çoğunlukla kitabın ona uygun olmadığı kanısına varır. Oysa gerçek şöyledir: O çocuk Türkçe bilmiyor! Tanrı Âdem’i yaratıp onu cennetten kovduktan sonra, beşeriyete dünyada nesil bırakma ödülünü vermiştir. Hayvanlar âleminin de bitkiler âleminin de tek kavgası soyunu sürdürmektir. Nesillerin devamı bu kadar önemliyse, geride bıraktığımız kuşakları kaliteli yetiştirmek de o kertede önemlidir. Hayvan ve bitki âlemi bu mevzuyu sert bir yöntemle çözmüştür. Güçlü olan devam eder, zayıf olan ölür. Hâlbuki insanlık âlemi için durum aynı değildir. Akıllı ya da akılsız, eğitimli ya da cahil herkesin yaşama hakkı vardır. Herkes torpiline göre bir konum edinir ya da hayatın başka basamaklarında vazife icra eder. Aramızdaki en ahmağı meslek lisesine yollayıp bi...

21.YÜZYIL, ERKEKLİĞİN ÇÖKÜŞÜ

(SADECE ERKEKLERE ÖZEL YAZILMIŞTIR J ) “Herif” kelimesi TDK’ye göre ilk anlamda aşağı görülen, ikinci anlamda ise “adam” karşılığıyla gösteriliyor. Biz de günümüzde “kılıbık olmayan, mert” manasında kullanıyoruz. İstediği zaman dışarı çıkabilen, gezebilen kişi bizim gözümüzde heriftir. Peki “kılıbık olmayan” manasındaki “herif” ifadesi ne zamandan beri ve nasıl yozlaştı? Muhtemelen bu tabirin büyüleyiciliği,   Âdem, cennetten kovulur kovulmaz erozyona uğramaya başladı. Âdem Baba’mız, mağarada Havva Anne’miz ile yaşarken yeterince geyik avlayamadığı ya da çocuk ağlarken gece uyanmadığı için ilk fırçayı yemiş olmalı. Bunun ardından erkekler, yaratılıştan gelen iktidar olma hünerini yavaş yavaş kaybetmeye başladı. Bu tahakkümden kurtulmak için ava, savaşa gidip evdeki hatun baskısından kurtuluş yolları türettiler. Marko Polo, seyahatnamesinde Arap Yarımadası civarında iki ada olduğunu, bunlardan birinin Erkekler Adası; öbürünün ise Kadınlar Adası olduğunu söylüyor. Yanındakiler...

TÜRKİYEM

                                      Yanıyorsun ufkumuzda ebedi bir kor gibi Ak çeyizde al nakışlı gül gibisin Türkiye’m Yanık Türkçem şiir söyler bülbül ile gül gibi Ana sütüm, gönül gözüm, canım özüm Türkiye’m! Güzel Türkçem armağandır kınalı bir kız gibi Sözcüklerin çiğdem kokar, yakamozda ay gibi Konuşunca lezzet verir; arı, duru bal gibi Şah damarım, pak seccadem, şerefimsin Türkiye’m!                                                               M. KÖMÜR