SURİYE'DEN ABİM GELMİŞ(!)



İnsan, yaratılış itibarıyla siyasi bir varlıktır. Bir arada yaşamak olgusu, siyasileşmeyi, gruplaşmayı, teşkilatlanmayı olmazsa olmaz kılar. Düşünen bir adama “İşine bak, siyasete karışma.”demek; sen düşünme, senin kafan basmaz, demektir. O halde Suriyeli mülteciler hususunda birkaç kelam etmek, en tabii hakkım olsa gerektir.
Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir din ya da kültür, dışarıdan göç istemez. Hatta toplum içindeki yerel göçleri bile kimse istemez. Çünkü her göç dalgası önce kaos yaratır. Göçle oluşan kaosun düzelmesi için en az iki kuşak gereklidir. Hunların Avrupa’ya göçleri çağ açıp çağ kapatmıştır. Kırsaldan büyükşehirlere göçen aynı din ve kültürün çocukları bile şehirleri devasa kasabalara indirgemiş, hatta gittikleri yerlerde dernek adı altında kahvehane açıp ömürlerini oralarda geçirmeleri yüzünden şehirleşme asla gerçekleşememiştir.
O halde, kim üç milyondan fazla Suriyelinin Türkiye’ye göçüşünü mantıkla açıklayabilir? Bu kaosun açıklaması için klişe birkaç laf ortalıkta dolaşıp duruyor. Bunlardan ilki Ensar-Muhacir kardeşliği örneği. İyi de Mekke’den Medine’ye göçen muhacirler sahabe idi. Onlar samimi, müthiş, eşsiz insanlardı ve başlarında son peygamber vardı. Öyle seçkin bir topluluğa evini, yurdunu açmak bir şereftir. Ya 2019 Türkiye’sinde ülkemize iltica eden göçmenler? Onlar muhacir sahabeler mi? Yoksa bariz ve akıl dışı bir Arap hayranlığının zihnimizde oluşturduğu bir yanılsama mı? Çıkardıkları olayların pek çoğu basına yansımıyor bile. Olay çıkarmaları, kaos oluşturmaları normaldir. İnsanın doğasında göçlerin yarattığı bir yıkım muhakkak vardır. Hem Ensar da Arap idi Muhacir de… Onların göçü ile şimdiki Suriyeli göçü kıyaslanamaz bile. Şu an tepkisiz olanların sessizliğinin bedelini de mutlaka çocukları ödeyecektir. Parkta rahat dolaşamayınca, gasp ve hırsızlık vakaları artınca, cinayetler çoğalınca herkesin jetonu düşecek ama iş işten geçmiş olacaktır.
Saddam’ın Halepçe Katliamı sonrası ülkemize iltica eden Kürtlerden sonra Türkiye terörün tuzağına düşmüştür. İnsanlık yapmak mühimdir fakat daha da mühim olan kendi halkının refahını ve emniyetini düşünmektir. Peki, bunu yöneticilerimiz göremiyor mu? Bazıları görüyor ve buna bilinçli olarak müsaade ediliyor. Suriye’nin kuzeyi boşaltıldı ve oraya YPG teröristleri yerleşti. YPG milyonlarca dolar harcasaydı bile kendisine o kadar boş alan bulamazdı. Bomboş köy ve kasabalara rahat rahat yerleşip askeri üs haline getirdi. Oysa orada, halk bulunsaydı illaki rahatsız olur ve o bölgelere kolayca yerleşemezdi.
Peki, ne yapılmalıydı? Savaştan kaçan kadın, çocuk ve yaşlılara sahip çıkılmalı; bütün erkekler ise yerlerinde sabit kalıp savaşmalıydı. Direniş çeteleri kurulup göğüs göğse muharebe edilmeliydi. Hatta en başta Beşer Esad’a hiç karışılmamalı, ülkede karmaşa çıkmasına önayak olunmamalıydı.
Artık olan oldu ve geleceği ön görmekten yoksun olanlar, basireti bağlanmış olanlar, korkanlar, bir eli yağda bir eli balda olanlar; hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor. Tepkilerinizi, düşüncelerinizi, ilgili kişilere iletmezseniz; onlar da her şeyi normal zanneder. Çünkü toplu taşıma kullananlar, pide kuyruğu bekleyenler, vergi borcu yatırmak için ayakta dikilenler, devlet hastanesinde sıra bekleyenler, gıdanın en ucuzunu bulmak için çarşı pazar dolaşanlar ile bunlarla hiç ilgilenmeyenlerin yaşam koşulları aynı değil. Şimdi Ali Ağaoğlu ne umursasın Suriyelileri? İstediği yerde yaşar. Ama biz öyle değiliz. Bu ülkenin her katmanında varız, çocuklarımız da oralarda yaşayacak. Şu an görmezden geldiğimiz her türlü risk ile çocuklarımız yüzleşecek. Hadi biz, zor şartlar altında büyüdük ve pek çok çetin koşulda yaşayabiliriz. Ya çocuklarımız? Onlar refah içinde yetişiyor ve kolay bir yaşamları var.
Velhasılı dostlar,  mevcut duruma tepkiliyim. Gelecek adına kaygılıyım. Bir yerin vatan olması için uğrunda bedel ödenmesi gerekir. Toprağın üzerinde kahkahalar eşliğinde piknik yapılabilmesi için toprağın altının kefensiz gömülenlerle dolu olması gerektiğine inanıyorum. Önüne geleni ülkeye sokup gel birlikte yaşayalım diyemezsiniz. Ben bu yazıyı çocuklarım için yazıyorum. Yerime Suriyeli biri işe alınır diye de korkmuyor değilim. Ne de olsa o Arap, o kutsal bir milletten. Bense ver eline kılıcı, at koştursun diye piyade yapılan bir Türk genciyim.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BAŞIMA NELER GELDİ

DOYUMSUZ EVLAT NASIL YETİŞTİRİLİR?

ACI BABA'YA HOŞ GELDİNİZ