PEHLİVAN KOCA YUSUF

DÜNYAYI HANGİ YİĞİT YENER: KOCA YUSUF

1857 yılında bugün Bulgaristan sınırları içerisinde yer alan Şumnu kasabasının  Karalar köyünde bir yiğit doğar. Babası ve dedesi de her Türk gibi pehlivan olan bu yiğit Koca Yusuf’tur.Çocukluğu ve gençliği Bulgar zulümleriyle geçen o yiğidin ruhu milliyetçilik duygularıyla yoğrulmuş, şanlı halkına yapılan zulümlerle keskin bir kılıç gibi bileylenmiştir.

Sultan Abdulaziz, V. Murat, II. Abdulhamit Han gibi eşsiz sultanlarımızın döneminde tüm rakiplerini yenerek güreşin bir numarası olduğunu Osmanlı coğrafyasında ispatlar. Ünü kısa sürede yayılan pehlivanımıza Fransa’dan güreş davetleri gelir. Koca Yusuf Anadolu çocuğudur, yöresinden dışarı kolay kolay çıkmak istemez. Devrin alimleri Müslümanların gücünü dünyaya göstermesi gerektiğini, bunun da bir çeşit cihat olduğunu, Allah katında bunun güzel bir davranış olacağını vurgular. Elbette o yiğit Türk söz konusu Allah’ın adının yüceltilmesi olunca yurt dışına açılmayı kabul eder.

Fransa’da devirmediği Avrupalı kalmayan yiğit Türk’ün karşısına, Fransızlar kimi çıkardı dersiniz? Elbette yine bir Türk’ü: Hergeleci Mahmut Pehlivan denilen başka bir yiğit Türk’ü. Hergeleci Mahmut Pehlivan sirkte çalışmakta, sirkteki gösteriler sırasında çeşitli güç gösterilerinde bulunmakta, seyirciler önünde boz ayılarla güreşmektedir. Koca Yusuf’la karşılaşmaları tarihte unutulmaz bir an olur. İki yiğit öylesine sert güreşir ki oradaki kimse araya giremez. Biri diğerini kaldırıp yere çarparken, diğeri de öbürünü hırpalamakta, seyirciler korku ve endişe içinde güreşi izlemektedir. Bazen tarihi menkıbelerde anlatılır ya, günlerce güreştikleri halde yenişemediler diye. İşte o yiğitler de yenişemez ve polis müdahalesiyle ayrılırlar. Bu olaydan sonra Koca Yusuf’un namı okyanusları aşıp Amerika’ya çoktan ulaşmıştır.

Amerika’da aralarında dünya şampiyonlarının da olduğu 33 kişiyi yener. O nasıl bir yiğitse, o yiğidi nasıl bir yiğit Türk anası doğurmuş ve emzirmişse, sırtı yere gelmez, bileği bükülmez. Dünyaya kafa tutan Amerika o yiğidin karşısında adeta şoktadır. Sonra o yiğit adama bir unvan verirler: The Terrible Turk( Korkunç Türk)

Amerika’daki maçların birinde diskalifiye bile olur. O olayda Koca Yusuf  kendine güvenen, şımarık Amerikalı’yı kaldırdığı gibi ringin dışına atar. Birkaç saniye önce tuhaf hareketlerle rakibiyle alay edercesine hareketler yapan Amerikalı şimdi yerde çuval gibi yatmaktadır. Bu olayı gören seyirciler Amerikalı güreşçinin öldüğünü sanıp ringe yürürler. Güreşin tekrar yapılmasını isteyen Amerikalılar ikinci maçta da olay çıkarır ve maç öylece kalır.

21 Mayıs 1898’de yenecek rakibi kalmayan Koca Yusuf vatanına dönmeye karar verir.Fransız bandıralı bir yolcu gemisiyle yola çıkan Koca Yusuf paralarının hepsini altına çevirip yanına almıştır. Öyle ya, kendine güvenen varsa hele soymaya cesaret etsin.

New York’un kuzey doğusunda ilerlerken okyanusun  üzeri sis ile kaplanır.Kaptan da köşkünde zil zurna sarhoş, esrar çekmiş haldedir. İngiliz bandıralı bir yük gemisi ile çarpışırlar. Batmaya başlayan gemide müthiş bir kargaşa başlamıştır. Yolculardan şanslı olanları filikalara biner. Koca Yusuf da kendini okyanusa atar ve bir filikaya çıkmaya çalışır.

Dünyanın yenemediği o yiğit Türk’ü kalleşlik, bencillik, umursamazlık yenmiştir. Filikaya tutunmaya çalışırken içerdekiler tarafından ellerine küreklerle  vurulmaya başlar. Koca Yusuf öyle kolay pes edecek biri değildir. Tek isteği filikaya binmek ve kurtulmaktır ama karşısındakilerde öyle bir vicdani olgunluk yoktur. Küreklerle bıraktırılmayan o dünyayı yenen eller baltalarla kesilir. O yiğit Türk’ün kanı okyanusa yayılırken,  filikadakiler umarsızca karaya çıkar ve kurtulur.

İşte sen, dünyayı deviren, pehlivanlığıyla birçok kitaba konu olan Koca Yusuf’ların torunusun.