İSRAİL KADAR SUÇLUYUZ !
İlyas Salman’ın
oldukça dürüst olduğu, eniştesi Şener Şen’in ise dolandırıcı olduğu bir film
vardı. Yanılmıyorsam adı ‘Dolap Beygiri’ydi.Filmin sonunda Şener Şen bizim
dürüst adamımıza ‘Yav sizin gibi beygirler olmasa bizim halimiz nice
olur?’diyordu.
Bu sıralar ben
de dahil hep birlikte dua ediyoruz: ‘Allah’ım İsrail’i kahret!’diye.Mavi
Marmara katliamında ağlayarak namaz kılıp dua ettiğimi ve İsrail’e en içten
duygularımla beddualar ettiğimi çok iyi hatırlıyorum.Evet, gördüklerimize yürek
dayanmıyor, katlanamıyoruz ve Allah’tan yardım istiyoruz.
Peki İsrail’in
onca teknolojisine karşı duayla neyi bekliyoruz? Ebabil kuşlarının gelip
ayaklarında kızgın taşlarla İsrailoğulları’nı helak etmesini mi?Ne kadar da
tembeliz!
Beddua edenlerden
yalnızca beş tanesi ömrünü ilme ve teknolojiye adasa, başka bir beş tanesi de
ömrünü tıbba veya genetik tarıma adasa zaten İsrail çocukları öyle rahatça
vuramaz. Bugün insanımıza kitap oku, dergi oku dediğiniz zaman hakaret etmiş
sayılıyorsunuz.O beddua edenlerin kaçının bilim ve teknolojiyle alakası var
Allah aşkına?
Küçük bir
hareket olarak halkımıza okuma alışkanlığı kazandırmak için ‘Çay ve Kitap İyi
Gider Projesi’ni başlattım. TRT Haber’de canlı yayına konuk olduğum zaman beni
duyan herkese çağrı yaptım, gelin bu projeye destek olun diye. Üniversiteden
tanıdığım sekiz arkadaşımla projeyi farklı yerlerde başlattık. Nevşehir dışında
projeyi ciddi ciddi sahiplenen olmadı bile.Bir tek Sultangazi’de matematik
öğretmeni olan Faika VAROL hanımefendi, kendi çabasıyla projeyi uyguladı.Oysa
çok basit gibi görünen o proje ve gönüllü öğretmenlerle ülkenin birçok yerinde
okuma çalışmaları yapabilirdik.Kitap okumakla, dergi okumakla İsrail’in ne
alakası var demeyeceksiniz herhalde?
Günümüz
bilgisayar ve teknoloji çağı iken okullarımızda bu yönde ciddi bir eğitim yok.
Birkaç on yıl sonra her yer robotlarla dolacakken okullarımızda bu yönde hiçbir
girişim yok.Oyuncak robotlar veya prototipler üzerinden eğitim veren
laboratuarlar her ilde kurulsa,Çamlıca’ya cami yerine büyük bir teknolojik
tesis yapılsa(İstanbul’da beş sene kaldım ve hemen hemen tüm camilerinde namaz
kıldım, inanın cemaat diye bir şey yoktu) halimiz nice olur? Okullarımızda fen
laboratuarı bile yokken biz oturduğumuz yerden dua veya beddua etmeye devam
etsek ne olur?Yapamıyoruz işte bir şey, güçsüzüz.İsrail Suriye’deki askeri
tesisleri hayalet uçaklarla ta bizim hava sahamızdan gizlice girip vuruyorken
biz uçağımızı düşüren Suriye’ye bağırıp çağırmaktan başka bir şey
yapamıyoruz.Milli denilen Atak
helikopteri İtalyan, Milli tank denilen Altay’ın motoru Amerikan, yazılımı
İsrail ürünü iken ne kadar konuşabilir, dik durabiliriz?
Kalbimizde iman;
aklımızda ve ufkumuzda bilim, sanat ve teknoloji olmalı.Her şeyi ve herkesi
sorgulamalı, eleştirebilmeli, insan hak ve hürriyetlerini ısrarla istemeli,
haksızlığa ve zulme kime yapılırsa yapılsın dur diyebilmeliyiz.Büyük küçük her
olaya taraflı, politize bakmaktan sıyrılıp evrensel bakış açısını
yakalayabilmeliyiz. İnan bunların tümü kitap, dergi ve gazete okuyup araştırma
düşkünü olmakla sağlanabiliyor.
Yoksa?...İsrail’in
hem sırtımızda sırıtıp hem de bize diyeceği şudur:
‘Yav kayınço,
sizin gibi dolap beygirleri olmasa bizim gibilerin hali nice olur?’
Yorumlar
Yorum Gönder