ÜZÜLÜRÜM
Duygusal bir hava var, son
zamanlarda yüreğimde. Küçük ayrıntılara takılıp üzülüyorum. Ya ben çevremi
aşırı gözlemliyorum ya da insanoğlunun duygu dünyası törpülenmiş, gören gözü
körelmiş.
Her gittiğim yerde, kurumda veya
iş yerinde merdiven başlarında yahut makam odalarında bir köşede öylece duran
saksılara bakıp üzülürüm. İçlerindeki bitkiler veya ağaçlar hapis hayatı yaşar.
Kökleri kat kat olmuştur ama ne yapsa o saksıdan çıkamaz. Yanından geçen
onlarca insan zavallı fidanın haline aldırış bile etmez.
Yollarda gördüğüm hayvan
ölülerine üzülürüm. Asfaltın ortasında biçare yatan kedi, köpek, kurbağa,
yılan, sansar ve daha birçok hayvan. Araçlarıyla gelip geçenler onlara
acıdıkları için değil, araçları kirlenmesin diye manevra yaparlar.
Akvaryumdaki balıklar beşeriyetin
bencilliğinin, zevki uğruna başka türden her varlığın yaşam hakkını gasp
ettiğinin en bariz delilidir. O balıklar, cam bir zindan içinde ne yapar, ne
eder? Havsalam almaz.
Kafesteki kuşlara üzülürüm.
Zavallılar, sadece görsel bir malzeme veyahut da bir çocuğa eğlencelik
oluvermişlerdir. Oysa onlar da kırlarda, ağaçlarda dolaşmayı hak eder. Kuş
besleyen gardiyanlara sorarım: ‘Niçin böyle yapıyorsun? Salıversene hayvanı.’ Aldığım cevap hep aynıdır : ‘Ben onu çok
seviyorum, dışarıda yaşayamaz.’ Sevdiklerimizi zindanlara atmak da neyin nesi?
İnsanın ve yaşamın basitliğine
üzülürüm. Bugün sevdiğim bir arkadaşım trafik kazası yaptı. Bir ekmek arabası
ile çarpıştı. Ekmek arabasının şoförü baygın halde yerde yatarken, mahalleden
iki kişi arabadaki kasadan ekmek alıp parayı da torpidonun üzerine bıraktı.
Düşünün ! Bir yanda ölüm bir yanda yaşam. Arkadaşlara bir şey olmadı Allah’a
şükür.
Monoton yaşayan, memur kafasıyla
hayatını idame ettirmeye çalışanlara üzülürüm. Tek derdi bir evinin ve
arabasının olmasıdır. Geri kalan hayatı televizyon ve kahvehanede geçer. Bakın
çevrenize, onlarcasını görürsünüz.
Kocası hayırsız, umarsız, ilgisiz
olan kadınlara ve çocuklarına üzülürüm. Onlar için hayatın cehennemden farkı
yoktur. Çocuklar için ise yaşam çok daha zordur.
Gazete, dergi, kitap okumayan
insana üzülürüm. Benim için o kişinin bir inekten farkı yoktur. Hatta inek
ondan üstündür çünkü en azından vazifesini yapar.
Ateşböceği tarafından yakalanıp
yenilen salyangozlara çocukluğumdan beri üzülürüm. Çünkü ateşböceği hızlı ve
güçlü, salyangoz ise yavaş ve zayıftır. Güçler eşit değildir, sonuç hep
salyangoz aleyhinedir.
Aşırı avlanan hayvanlara
üzülürüm. İnsan hile yapar, tüfeği vardır. Bir geyik veya keçi, bir kayanın
üzerinde masum şekilde yatarken ‘pat’ diye vurulup ölebilir. Etini yiyeceği
için değil, zevk için vurmuştur onu.
Üzülecek ne kadar çok şey var !
Siz neye üzülürsünüz?
Ormanların kesilip hayvanların ortada kalmasına, fabrikaların pis sularını denize ve akarsulara dökmesine ve böylece balıkların hayatını zindan etmelerine... Üzülürüm
YanıtlaSil