DÜNYAYA YÖN VEREN DEVLETLER 1
Bu yazıda dünya devleri ülkelerin tarihe ve toplum gidişatına nasıl yön
verdiği anlatılmaktadır. Bunlar başlıca siyaset, politika, yönetim şekli ve
toplum kültürü hakkında bilgiler içerir. Bu yazıda ele alınan Rus yakın tarihidir.
Bazı toplumlar iç karışıklıklarından entelektüel bir lider sayesinde kurtulmayı
başarabilirken bazı toplumlar ise bunun için çok büyük bedeller
ödemiştir. Bu bedeller bazen çağ açıp kapatmış bazen ise yıllar süren iç savaş
ve karışıklıklar ile toplumları yıpratmış ve gelişmelerini engellemiştir.
Günümüz dünyasına baktığımızda bugünün kazananları dünün sömürgecileridir.
Bunun en büyük örneği ise coğrafyada, alfabede, spor, sanat, refah, insan
hakları, Cihan savaşları, dünyadaki ortak lisanlar, ekonomik başkentler, döviz
paraların menşei, baskın dinler vb. gibi konularda kural koyucu oluşları onları
dünya devleri yapmaktadır.
Çarlık, Komünist, Federasyon RUSYA
Rus tarihi, çekişmeli
ve çalkantılı günler ile doludur. İlk devlet denebilecek yapıları İsveçli
Vikingler tarafından kurulan VIII. asır ve XII. asrın ortalarına kadar
günümüz Doğu Avrupa’sında hüküm sürmüş Kiev Knezliğidir. XXI. Yüzyılda hala
Belarus, Ukrayna ve Rus tarihçiler kendilerinin atası olarak gördüğü bu devlet
Vikinglerin de sonunu hazırlayan unsurlardan biri olmuştur. Hem bu yüzden hem
de Rusya’nın günümüz Karadeniz, Kafkasya ve sınır çıkarları söz konusu olduğu
için Ukrayna ve Gürcistan’ının NATO’ya dâhil olmasına şiddetle karşı çıkmış ve
bunun için de büyük önlemler almıştır. Bu kardeş iki devletin ilişkileri ilk
olarak Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin dağılmasının ardından
Kırımdaki Karadeniz filosu üzerindeki anlaşmazlık ile başlamıştır. Kırım,
Ruslar için hep ayrı bir öneme sahip olmuş ve onların sıcak denizlere inen kapısı
olmuştur. Rusya gerek Afrika gerek Ortadoğu’da birçok ülkeyi uydu devleti
haline getirebilmiştir. Bunun için de günümüz Rusya’sı; Kore, Vietnam, Afganistan,
Suriye, Venezuela ve Küba’da Birleşik Devletlerin daima karşısında olmuş fakat
bunu soğuk savaşı kaybetmesi sebebi ile Rusya Federasyonu aracılığıyla çok
etkili sürdürememiştir. Bunun sebebi ise ekonomik yetersizliğidir. Rusya
ekonomisinin neredeyse %70 i enerji ihracatına dayalıdır bu da çok kırılgan ve
dengesiz bir Rusya’ya yol açar. Birleşik Devletler, bu zayıf karnı çok iyi
kullanmış ve petrol fiyatlarıyla oynayarak Rusya’ya milyarlarca dolar zarar yaptırmıştır.
Günümüzde ise Sovyetlerin rolünü Çin üstlenmektedir. Rus diplomasisine bakarsak
bunları Çarlık, Komünist ve Putin Rusya’sı olarak üçe ayırabiliriz.
Çarlık Rusya’sının
şüphesiz en büyük lideri Büyük Petro’dur. Petro, Osmanlı karşısında büyük
zaferler kazansa da Karadeniz’e hala bir sınırı yoktur. Barents Denizi’ ne
kıyısı vardı fakat o da yılın dokuz ayı donmuş haldeydi. Petro 1699 yılında
Saksonya ile gizli bir anlaşma imzaladı ve Danimarka, Polonya ve Litvanya ile
İsveç’e saldırdı 1721 yılında İsveç’in barış anlaşması istemesiyle Rusya’nın
hem kuzey hem güneyden denize kıyısı oldu. Burada Saint Petersburg kurularak
yeni başkent yapıldı. Dokuz senatodan oluşan meclisi kurdu ve köyleri şehirlere
çevirerek vergiyi üç katına çıkarmıştır. Ortodoks kilisesini devletin bir
kurumu haline getirmiş ve Patrikliği kaldırmıştır. Baltık Almanlarıyla
ittifak kurmuştur. 1721’de Rus Çarlığının, Rus imparatorluğuna dönüşmesi en
büyük yüzölçümlü yeni yapıyı oluşturmuştur. Bu dönemde Rusya, tarihinin sanat
yönünden en büyük gelişmelerini yaşamış ve pek çok önemli sanatçı
çıkarmıştır. Bunun üzerine 1725 yılında vasi bırakmadan ölen Petro’nun
yerine I.Katherina ve ardından Anna İvanova geçti. Anna döneminde reform
yavaşlatıldı ve Osmanlı ile savaşılarak galip gelindi. Kırım Hanlığının gücü
azaltıldı 1774 yılında Kaynarca Anlaşması ile bağımsız oldu ve 9 yıl sonra
Kırım, Rusya tarafından işgal edildi.
Karadeniz’de etkin bir güç haline gelmiş fakat halktaki monarşiye olan savaşı
dindirememiş Rusya 1917 yılında Lenin önderliğindeki Bolşevik ihtilaliyle
birlikte baskıcı otoriter komünist rejime geçmiştir.
Şüphesiz ki bu devrim, büyük Rus sanat
ve edebiyatının da büyük ölçüde tahribata yol açmıştır ve duraklamasına sebep
olmuştur. II.Cihan Harbi’nden galip çıkan Sovyetler Birliği, Hitlere karşı müttefik
olduğu Birleşik Devletler’le süper güç olma yarışına girmiş ve Almanya’dan
kaçırılan bilim insanları ve füze teknolojileri ile hem Amerika hem
Sovyetler Birliği mühendisliğinin zeminini oluşturmuştur. Sovyetler Birliği,
bilim ve teknoloji konusunda büyük bir ilerleme kaydetmiş ve uzay yarışında
birçok şeyin ilkini başarmıştır.
Bunlar: yörüngeye
oturtulan ilk uydu Sputnik 1 (1957), aynı yıl uzaya gönderilen ilk canlı, uzaya
çıkan ilk insan (1961), aya giden ilk uzay aracı (1959), güneş yörüngesine
oturan ilk uydu (1959), uzayda ilk kadın (1963), ilk uzay yürüyüşü
(1965), başka bir gezegene inen ilk sonda (1966), ilk uzay istasyonu (1971)
gibi… Fakat Birleşik Devletler’in ilk ay ziyareti konuyu noktalamıştır.
Ruslar iki süper güçten biri olsa da komünist rejim altında ezilen halk hem
dinsizliğe zorlanmış hem de Kızıl Şafağın baskıları altında yozlaşmıştır. Birleşik
Devletlerle girdiği silahlanma ve uzay yarışında birçok konuda galip gelse de
ekonomisi çok yıpranmış ve Doğu Bloğu olan komünist rejimlerde birçok
çatırdamalar olmuş bu da Sovyetler Birliğinin sonunu hazırlamıştır. Otoriter
rejimler yüzünden çıkan yozlaşmanın önü alınamamış ve Afganistan’da aldığı
yenilgiler ve Berlin duvarının yıkılışıyla hızlı bir parçalanma sürecine
girmiştir. Bu dönemde 14 farklı cumhuriyetin Sovyetler Birliğinden ayrılmasıyla
parçalanmış ve Rusya Federasyonu kurulmuştur. Bu dönemde oligarklar söz sahibi
olmuş ve oluşan otorite boşluğunu da meşhur Rus mafyaları doldurmuştur.
O dönemde KGB ajanlığından
yeni çıkmış Putin Rusya’nın başına geçmiş ve büyük reformlar uygulayıp büyük
şirketlerin çoğunu kamulaştırmıştır. 2008’de üç günde Tiflis’e giren Rusya;
2014’te ise tek taraflı referandum yapıp Kırımı ilhak etmiştir. Suriye iç
savaşında Esad’a destek vermiş ve burada deniz üssü kurarak Doğu Akdeniz’de de
söz sahibi olmayı amaçlayarak yayılmacı Rusya geleneğini sürdürmüştür.
Günümüzde hala Ruslar
ekonomik yönden zayıftır. Ülke içinde muhalif Navalny’nin zehirlenip
tutuklanması hem halktan hem de diğer ülkelerden büyük tepki görmüş fakat
hükümet Kırım ve Donbas bölgesinde olduğu gibi geri adım atmamıştır. Yasa
değişikliği ile Putin önünü açmış ve amacı olan ölene dek liderliğe
yaklaşmıştır. Ülkedeki insan hakları eksikliği geçim sıkıntıları ve yüksek suç
oranı hala Rusya’yı tam olarak bir Avrupa ülkesi olmaktan ayırmaktadır. Enerji
ithalatı dışında Sovyet teknolojisini kullanarak silah ve otomobil ihraç eden
ülke, hala enerji gelirinde muhtaçtır. Kırımdaki ateşkes ihlalleri ve karşılıklı
tehditler yüzünden Amerika’dan yaptırım gören Rusya; Avrupa’ya Rus gazını götürmeyi
hedefleyen Kuzey Akım 2 Projesi’nde de yaptırımlar sebebiyle çekilen şirketler
yüzünden sıkıntı yaşamaktadır.
Türkiye ile olan
ilişkilerine gelecek olursak günümüzde Akkuyu nükleer santralinin ortakları olmaları
ve mühendislerin Rusya’da eğitim görmeleri haricinde S-400 silah alımı ve en
çok Türkiye’ye gelen turist sayısı ile Ruslar gözden kolay kolay
çıkarılamayacak ortaklardır. Fakat Suriye ve Libya’da karşı cephede oluşumuz
çok ince bir diplomasi yürütüldüğünün kanıtıdır. 2015’te düşürülen Rus uçağı,
sınırımızdaki gerginliği arttırmış ve bizi Suriye’de Amerika ile ortaklığa
itmiştir. Şu anda ordu bakımından dünyada 2. ekonomi bakımından dünyada 17.olan
Rusya; hala içerisinde yedi civarında Türki cumhuriyet barındırmaktadır. Yani
geçmiş ve günümüze bakarsak Türkler ve Rusların siyasi ve politik yönleri çok
benzemektedir. Savaşçı yönleri iyi fakat yönetmeyi beceremeyen toplumlarız. Bu
sebeple Çeçenistan problemi gibi onların yaptığını yapıp iç
siyasetlerinde onların karşısında ve onları zayıflatmaya yönelik politikalar
izlemeliyiz aksi takdirde kimin eli daha ağırsa masada da sahada da daima
o kazanır…
KEREM
KARAKOÇ
Kardeșim eline sağlık
YanıtlaSil