ŞİİRE GAZELE, İNSANA GÜZELE
Şair değilim ve şiire dair hiçbir
planım mevcut değil. Yine de Şiir Atölyesine katıldım. Temrin ve Acemi
dergilerinin sahibi, aynı zamanda da benim yayıncım olan Şeref Bey’le şiir
üzerine konuşmak doyurucu oluyor. Kendisi de şiire dair konuşurken coşuyor.
Belli ki şiiri seviyor. Yalnızca sevmesi yeterli değil tabii. Bu konuda kendini
eğitmiş ve donatmış da. Neyse… Bu yazıyı atölyede öğrendiklerimi unutmamak
amacıyla yazıyorum. Siz de sanata dair bilgi kırıntılarından hoşlanıyorsanız anlatacağım
özü sulandırarak içebilirsiniz. Şifa olsun dilerim.
Öncelikle şunu soralım? Dizeler
halinde yazılmış bir metnin şiir sayılması için olmazsa olmaz ölçütleri
nelerdir? Cevap: ahenk ve özgünlüktür. Bir metinde ahenk ve özgünlük varsa ona
şiir diyebiliriz. Elbette kafiye, ölçü, kulağa ya da göze hitap etme, imgesel
dil vs. de mühimdir fakat onlar olmasa da olur. Nitekim Orhan Veli
“Anlatamıyorum” şiirinde kafiye ve ölçü putlarını baltayla parçalamış ve bu
konuda devrim yapmıştır.
Şiirlerin girişi, öykülerin ise
bitişi vurucu olmalıdır. Şiirin ilk dizeleri Tanrı vergisi, geri kalanları ise
matematik işidir diyebiliriz. Şiirlerin girişi tunç kanatlı kale kapıları gibi
olmalıdır. Şiire dair hükümlerde bulunabilmek için bence Ahmet Haşim ve Orhan
Veli çok iyi bilinmelidir. Ahmet Haşim, şiirde manaya savaş açar. Bir şiiri
manası için okumaya bülbülü eti için kesmek ifadesini yükler. Ona göre şiir,
söz ile musiki arasında, sözden daha çok musikiye yakın farklı bir dildir. Yine
Haşim, “Şiir, nesre çevrilemeyen nazımdır. ”der.
Orhan Veli ise “kafiye ve ölçüyü
yere vurduğu için” devrimci bir şairdir. Bunu hem iddia etmiş hem de
“Anlatamıyorum” şiiri ile bizzat uygulamıştır. Yine Orhan Veli, sanatların
birbiriyle ilişki kurmasına karşıdır. Ona göre resim yapar gibi şiir yazılmaz
ya da müzik çalar gibi… Şiirin enstrümanları farklıdır.
Garip Şiiri, ne kadar açık
anlatımı savunmuşsa 2.Yeni Şiiri de o kadar kapalılığı savunmuştur. 2.Yeni’ye
göre şiir özgürce saçmalamalıdır.
Şiirde baştan sona imge kullanmak
ağır bir kusurdur. Tüm şiiri imgelerle dolu başarılı bir şairin başarılı bir
şiiri yoktur. En büyük şiirlerde bile sıradan söyleyişler mevcuttur. İmgenin
dozu iyi ayarlanmalıdır yoksa o kadar öz, okuyanı boğar. Bu sebeple imge
denilen bu öz, sulandırarak okura içirilmelidir.
Şiir, elbette yetenek işidir
lakin yeteneğin yanında eğitim de olursa o şiir teknik açıdan mükemmel
olabilir. Sadece yeteneğiyle bu işi yapabilen halk şairleri de mevcuttur. Âşık
Veysel bunlardan en çok tanınanıdır.
Yunus Emre, gökkuşağı gibidir.
Bize çok yakın gözükür ama ne kadar çabalarsanız çabalayın onu geçemezsiniz.
Yunus’un şiirleri basit gözükür fakat kimse bugüne kadar onu aşan bir şiir
yazamamıştır.
Şiir yazmak için ölçü şart
değildir fakat mesela aruzu bilmek kişiye ahenkli şiir yazmanın kapılarını
açar. Atilla İlhan, Arif Nihat Asya gibi pek çok kült şair aruzu çok iyi bilir
fakat kullanmaz. Oysa şiirlerinde müthiş bir ahenk vardır. Bunu, aruzu
bilmelerine borçludurlar.
Evet Dostlar,
Benim öğrenip size aktaracaklarım
bu kadar. Sanat işi bir ekol işidir. Sanatçıların doğuşu ve güçlenişi için
onlarla sanat üzerine konuşabilecek dostlar gereklidir. Bu sebeple sanata dair
konuşan kişilerle zaman geçirin. Bir de şiir sevmeyen, türkü dinlemeyen
kişilerle vakit kaybetmeyin. Yüreği gamla dolup lavla yanmayan kişi ehemmiyet
vermez şiire gazele, insana güzele…
Yorumlar
Yorum Gönder