HAYVAN DÜŞMANI HAYVANSEVERLER
Birkaç
aydır bazı hayvansever/insansevmezlerle başım dertte. Ne kadar nazik bir
üslupla konuşsam da derdimi anlatamadım. Dışarıdan baksan hepsi üst düzey
insan, bilinçli, kültürlü, donanımlı vs. Boşuna dememişler hayvanın alacası
dışında insanın alacası içinde, diye. Bunlar da öyle. Dışarıya karşı gayet
medeni gözüken bu tipler aslında evrimleşmeyi tamamlayamamış birer homosapienden
başka bir şey değil. Biriyle komşu olursanız beni anlarsınız. Yoksa davulun
sesi uzaktan hoş gelir, bilirim.
Ben,
ocak diplerinde ve ağaç tepelerinde kuş yuvaları bularak büyüdüm. Fındık zamanı
olursa fındığı çiğneyip yavruların ağzına koyarak güya onları beslerdim. Evin
istihkakında olan en güzel yemekleri kıyıda köşede kalmış köpeklere taşırdım.
Kapkara bir enik bulmuştum da adını Karapençe koymuştum. Tarkan ve Kurdu filmleriyle
büyüyen benim neslim için dağda taşta dolaşırken yanında bir kurt bulundurmak
mühim bir semboldü. Ha, benim Karapençe fino çıktı, o başka…
Sadede gelelim. Ben hayvanseverim. Daha doğrusu hayvanseverlerle tanışana kadar öyleydim. Ya şimdi? Köpek
düşmanı oldum. Peki neden? Asla köpekler yüzünden değil, hayvanseverler
yüzünden. Konu komşuyla papaz oldum. Onlarla haşır neşir olmaktan gına geldi.
Peki ne oldu? Sitenin çevresinde
yaşayan çoğu sorunlu pek çok tip ellerinde mama poşetiyle sitenin bahçesinde,
sokak ve caddelerde peyda oldu. Kimi yemediği makarnayı camımın önündeki mis
gibi kaldırıma “pat” diye döküveriyor. Kimi tam balkonumun dibine mama poşeti
bırakıyor. Yağmur yağınca da makarna kusmuğa, mama da tuhaf bir lapaya
dönüşüyor. Fareler onları yemek için cirit atıyor. Köpekler çimlere,
kaldırımlara pisliyor. Yoldan geçen araçlara havlayıp sabaha kadar gürültü
çıkarıyorlar. Komşuma gelen misafirlere saldırdılar.
Velhasıl sakince yaşayıp
kitapların arasında kaybolmayı seven bir adamı azılı bir katil edecekler.
Elimde tüfekle bekleyip bir ikisini bacağından vurasım gelmiyor değil. Neyse ki sabrın gücüne olan imanım beni bağlıyor. Yoksa insanlık, medeniyet, iletişim
falan filan değil ha beni bağlayan! Ya sabır çekip nazik uyarılara devam
ediyorum. Ama Eyüp Peygamber değilim ki sabrım sonsuz olsun!
Oysa bu maskeli cüce
zihniyetlilerden istediğim tek şey şu: Mamaları ve suları caddenin karşısındaki
ağaçlıkta verelim. Mamaları rastgele sağa sola atmayalım ki köpekler yedi gün
yirmi dört saat sitede pineklemesin. Ayrıca çevre kirliliği olmasın. Ayrıca
daha büyük sorunlar var ki o da sitedeki beş ya da altı aile köpekten inanılmaz
derecede korkuyor. Almanya’dan gelip köpek korkusu yüzünden bir hafta dışarı
çıkamayan aileyle karşılaştım. Yönetici olduğum için de bu sorunu bana ilettiler.
Ezcümle, birlikte yaşamak zor iş.
Şehirde yaşamak ve site hayatı sürmek nezaket ve erdem gerektirir. E, bu
milletin erdemler noktasındaki durumu da ortada. O halde mutlu şehir, mutlu
insanlar ütopyasının peşinde koşmaya gerek yok. Ya sabır çekip yoluna gidecek
ya da öfkeye kapılıp gerekeni yapacaksın. Allah bizi sabredenlerden eylesin,
sabır ve sulhta her zaman keramet vardır.
O düşüncesiz davranan hayvansever/insansevmezlere
de şunu söylüyorum: Ben, bir insanım. Beni üzdüğün sürece hayvanlara gerçek
manada iyilik yapman mümkün değil. Her zaman önce komşularınızı ve çevrenizdeki
insanları düşünmelisiniz. Hayvanları sevmek için insanlardan nefret etmeye;
insanları da sizden ve hayvanlardan nefret ettirmeye lüzum yok. Ayrıca çoğunuzun da aile hayatında, sosyal
yaşamında büyük sorunlar oluyor. Bunu bir düşün bakalım neden? Çünkü insanların
kalbini kıran düşüncesiz tutum ve davranışlarınız yüzünden lanetlenmiş bir
haldesiniz.
Çok güzel ifade etmişsiniz kendinizi çok güldürdü bu yazı beni (-;
YanıtlaSil