KOLEJ EĞİTİMİ
Bir yetişkinin evladı için
yapabileceği en akıllı yatırım, ona iyi bir eğitim verdirmektir. İyi
eğitilmemiş bir evlat, aile için felaket olabilir. İyi de nereden ve nasıl
başlamak lazım?
Şunu net bir şekilde
söyleyebilirim ki eğitim önce ailede başlar. Onun yanında konuşulan konular,
kullanılan kelimeler, sohbetlerin konusu, davranışlar; direkt çocuğa yansır.
Şunu unutmayınız ki çocuk, ailenin apaçık bir aynasıdır.
Buna dikkat ederek çocuk daha
küçükken aile içi davranışlara, kullanılan kelimelere dikkat etmek gerekir.
Çocuğa bir büyüteç verip etrafı daha yakından incelemesini sağlamak ve bu
sırada ona eşlik etmek, onu araştırmacı ve meraklı biri yapar. Bazı olayları
anlatırken deyim ve atasözü kullanmak, varsa bir mani ya da şiir patlatmak onun
dilsel yeteneğine inanılmaz bir şekilde katkı sağlar. Aile içinde sürekli
gülümseme, eğlence, hoş sohbet hâkimse o çocuk güler yüzlü olur. İşte, ilk
aşamada yaptığımız her hareketin, ağzımızdan çıkan her lafın, gösterdiğimiz her
davranışın bir kumbarada birikir gibi çocukta biriktiğini iyice bellemek
elzemdir.
Ya okul çağı geldiğinde ne
yapmalı? Bu noktada emin olunuz ki en iyi okul en yakın okuldur. Şunu açıkça
söyleyebilirim ki servisle okula gitmek, çocuk için eziyettir. Sokaklarda ve
caddelerde sürekli dur kalka maruz kalan çocuğun beyni sulanmaktadır. Sınıflar
kalabalık değilse, devletteki pek çok öğretmene gönül rahatlığıyla çocuğu
verebilirsiniz.
Oysa çoğu kolej öyle değildir.
Kolejlerde hep zengin, toplumdan yalıtılmış çocuklar eğitim görmektedir. Yani
koleje giden bir çocuk, sınıf ortamında toplumun gerçek katmanlarıyla
karşılaşamaz. Bir çiftçi çocuğu nasıldır, fakir bir çocuk nasıl hisseder, ne yer, ne içer ve ne giyer; işçi çocuğu ne gibi durumlarda sıkıntı yaşar? Kolejdeki çocuk
bunları yakinen göremez. Bu yüzden de toplumun diğer katmanlarına yabancı,
adeta cam fanusta yetişmiş biri olur. Yetişkin olup da toplumun farklı
katmanlarıyla karşılaşınca pek çok sıkıntı yaşamaya başlar. Bunun içindir ki
kolejleri bitirenlerden öyle aman aman başarı hikâyeleri işitemezsiniz. Çünkü
başarı, zorluktan, yokluktan doğar. İnsan kolay büyürse kolaycı biri olur.
Zorluk altında büyürse çelikleşir.
Ar-Ge Biriminde görev yaptığım
zamanlarda çok meşhur bir kolejle bir proje yapmıştık. Down sendromlu çocuklar
koleje gelecek, orada resim, müzik gibi dersler işleyecekti. Kolej buna oldukça
soğuk yaklaşıyordu. Okulda eğitimin aksayacağını, onları gören çocukların
korkabileceğini iddia ediyordu. Geçen sene de aynı projenin uygulandığı kolejde
o özel çocuklara yemek dahi verilmediğini öğrenince kolejlerin pek çoğundan
iğrendim. Özellikle de kendini çok iyi, çağın ötesinde gösteren zincir
kolejlerde bu durum apaçıktı. Oysa orada okuyanların ileride down sendromlu
çocukları olabilirdi. Onları birebir görmeleri, onlarla iletişim kurmaları,
empati kurma açısında harika bir ders olurdu.
Sözün özü şu ki: Toplumun bir
gerçeği var. Herkes kibar değil, herkes okumuyor, herkes düşünmüyor, herkes
kurallara uymuyor vs. Dış dünyadan soyutlaşmış, kültüründen tamamen uzak
bireylerin yetişmesi bana oldukça yanlış geliyor. O çocuk doktor olunca,
mühendis olunca ya da bilim insanı olunca toplumun katmanlarıyla karşılaşacak
ve bocalama yaşayacak. Bu yüzden devlet okulları hayata hazırlama açısından ve
toplumun örneklemini yansıtmaları açısından daha gerçekçi bence. Ayrıca
okumayı, yazmayı, dört işlem yapmayı vs. öğrenmek için o kadar para vermeye
gerek yok. Yeter ki çocuğunuzla birebir ilgilenmeyi becerin. En iyi kolej evdir,
diye düşünüyorum.
Çok doğru hocam ama bizim okul bir sürü öğrenciye uzaköOnu nası yapcaz acaba
YanıtlaSil