LEVEL MESELESİ



Hayat bakış açılarımızdan ibarettir. Kimine göre kiraz ekmek, bir öğün geçirmek için fazlasıyla yeter. Kirazı ve ekmeği bulduğuna şükretmiyorsan nankörsündür. Kimine göre ise ana menünün yanında beyin haşlama ya da havyar servis edilmezse o yemek yenmeye değer değildir. Tamamen bakış açısıyla ilgilidir. Sarayda yaşayanın ufku ile kümeste yaşayanın ufku asla aynı olmayacaktır.
Yaşadığımız toplumdaki bazı olayları algılamak, analiz etmek ve onlardan yeni çıkarımlar yapmak da seviye meselesidir. Kimisi bunları yalnızca siyasilerin çözmesini uygun görür kimi de her konuda uzman olduğunu kanıtlamaya çalışır. Siyaset, insanın olduğu her yerde vardır ve yönetme sanatıdır. Bu sebeple sosyal bir varlık olan insanın en temel hakkı siyaset yapmaktır. Fakat siyaset yaparken bile nereden baktığımız çok önemlidir. Her yere siyasi liderimizin peşinden bakarsak yalnızca onun k…nı görürüz. Kendi fikrimizi öne sürersek de tepki çekeriz. Burada şuna karar vermekte fayda var. Özgün ve özgür mü olacağız, yoksa sinik ve sümsük mü?
Fransa’da yaşanan protestolar kimine göre anarşist bir eylemdir. Hak, sokakta aranmaz. Devlet sana ne verirse ona razı olursun. Fazlasını istersen hain, dış güçler tarafından yönetilen mankurt, karanlık odak, vesayetçi falan filan olursun. Tüm bunlar yaşamı anlama, yaşama yerleşme meselesidir. Afrika’nın göbeğinde polar monttan bahsedersen seni Boko Haram kaçırır! Kutuplarda da mayo reklamı işe yaramaz. Demek ki bireysel hak ve hürriyetlerden her yerde bahsedilmemelidir.
Oysa bakış açıları değişmeli, gelişmelidir. Artık padişah ne derse ferman odur, diyemez kimse. Atatürk, Türk milletini padişaha kul olmaktan kurtarıp özgür bireyler olmasını sağlamıştır. Yeni nesiller de bu bilinçle yetişmiştir. Tüm devlet yetkilileri lüks araçlarla sağa sola giderken benim belediye otobüsünde tost olmamı isteyemezler. Ben de çalışıp çabalayarak aldığım arabaya ihtiyacım kadar binebilmeliyim. Bu, lüks değil; ihtiyaçtır. O halde akaryakıttan alınan saçma sapan vergi olan ÖTV kaldırılmalıdır. Ya da makam sahipleri bizim hakkımızdan kaptıkları bu vergileri lükse harcayamamalıdır.  Ya da onlar da aynı şekilde akaryakıt masrafı altında ezilmeli, vergilerle belleri bükülmelidir. İşe gidip gelirken radar cezaları yemeli, MTV öderken zorluklar yaşamalıdır.
Maalesef bazı tutum ve davranışlar bize atalarımızdan genetik yolla aktarılmıştır. Lidere koşulsuz itaat, dinin gereği olarak bize benimsetilmiştir. Eski zamanlarda bu tutumun olumlu getirileri de olmamış değildir. Bu tutum sayesinde Osmanlı gibi büyük devletler kurulmuş ve asker millet olmanın getirdiği yarar sayesinde dünya hâkimi olunmuştur. Lakin günümüzde iletişimin gelişmesi, bilgiye ulaşım kolaylığı, okuma ve aydınlanmanın artışı sayesinde lidere körü körüne itaat bir çeşit koyunluk halini almıştır. O benden daha iyi düşünür, daha iyi bilir. Niye? Benim bir; onun üç beyni mi var? Hayır! Sokrates onu idam etmeye kararlı gözüken Yunanlılara şöyle diyor: “Ey Yunanlılar. Biliyorum ki benden rahatsız oluyorsunuz. Oysa siz bir atsınız ve ben de bir at sineğiyim. Ben durmadan sizi rahatsız ettiğim için böyle uyanık kalıyorsunuz.” İşte eleştiriler bizi dinç tutar ve uyanık kalmamızı sağlar. Lafa gelince her türlü fikre saygılıyım diyenler, eleştiriyi görünce kırmızı görmüş boğaya dönüşüyor. Bu, her zihniyet için geçerli bir durum maalesef.
Bir korku imparatorluğu almış başını yürüyor. Kul hakkından vaaz eden adamlardan çok korkuyorum mesela. Adam sana pat diye “Petitocu” dese al buradan yak işte! Ayıkla pirincin taşını ayıklayabilirsen. Yalan, iftira, gammazlık, yalakalık moda olmuş. Oysa Yunus gammazlar için şöyle diyor: Bir kişinin yatlu sözün/Varuban kimseye dime/Biz uludan işitmişüz/Hınzırdan giridür gammaz.  Manevi önderlerin bile çoğu gıybet etme yarışında Hüseyin Bolt’a rakip olur.  Peki çözüm ne? Çözüm insanı her şeyden üstte tutmak ve güçlerin bölünmesi. Kimse gemi azıya almış gibi hareket edememeli. Yoksa herkes aynı şeyi düşünürse oradan hiçbir şey çıkmaz. Adama benzindeki ÖTV oranı çok yüksek diyorum. Adam:” Demek ki araban var da benzin derdin var. Biraz şükret, elli sene önce at arabasıyla geziyordun.”diyor. Bir de böyle düşünen homosapienslerle aynı oksijeni tükettiğimin farkında olmanın verdiği o dayanılmaz acı yok mu? Kulun verdiğine ne diye şükredeyim? İnsanların maaşlarını, devlet vergilerini Allah mı belirliyor?
                İşte bunlarla karşılaşınca hep şunu diyorum: Abi, boşver. Bu bir level meselesi. To be or not to be. İşte bütün mesele bu!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BAŞIMA NELER GELDİ

DOYUMSUZ EVLAT NASIL YETİŞTİRİLİR?

ACI BABA'YA HOŞ GELDİNİZ