BEN VE O
Evet, ben bir tuz torbasıyım. İçi boş, yıpranmış; masum bir çocuğun eline geçmiş… Yaz başında, çakal eriklerin erişmediği bir günde; üç beş galibarda damaskan erik toplamak için harmanın ardına giden ürkek yürekli bir çocuğum ben. O ise ağaca konan kuşları tepelemeye ant içmiş bir koca ayak… Güneşimin önüne çamurdan mamul kırk kurt postu geren o, “ben”i yaratan bir albastı. İnsanın yaratılışını hazmedemeyen, karabasanlarla oynaşan korkunç devin hayattayken bir aksakal, öldükten sonra da kabus olarak her rüyaya iştirak ettiği varlık olan o, benim kıyametim aslında. Düşler ülkesinde, rüya girdabında bazen eski model Ford minibüs ile elimde kalan son kalemi- hem de burçlarından beslendiğim- kaçıran o, bazen de attığım adımları yere mıhlayan bir kâbustan başka bir şey değil. Ben coğrafyayım. Hani şu kader olan... Ruhumu mengenede sıkıştırıp, hayallerimi cendereye atan; benliğimi fırdolayı kuşatan maziyi yaratan kişi, beni de yarattı aslında. Sonrası ise korkunç! Yaş...