NEDİYE TEYZE?
Yaklaşık bir yıldır herhangi bir
yazı yazmıyorum. En son gammazın biri, Facebook’a yazdığım bir yazının
çıktısını alıp beni şikâyet etmiş. Okula vardığımda iki müfettiş beni
bekliyordu. Yazdığımda suya sabuna dokunur bir şey de yoktu ama “Buna
soruşturma aç.”diyen gammaz büyük adam olmalıydı. Netice itibarıyla hiçbir şey
olmadı ama midem bulandı tabii. İnsan, fikirlerinden ya da yazdıklarından ötürü
cezalandırılınca üzülüyor. 2020 yılındayız ve fikir özgürlüğü olmalı. Oysaki
halen daha böyle bir şey yok. Hem, biliyor musunuz şunları yazmak ne kadar zor.
Bir sayfa yazı yazmak, bir öykü yazmak, o kadar zor ve özel bir durum ki…
Öncelikle kalbinize bir şeyler doğacak, boğazınıza bir şey düğümlenecek. Hani
şu ilham dedikleri şey var ya… Hakikaten doğru. Nitekim bir yıldır ne gelen var
ne giden… Yakın zamanda çok okuyan, aydın bir dostum beni aradı ve niçin artık
yazmadığımı sordu. Ona canımın istemediğini söyledim. Tır şoförünün bile
gözaltına alındığı yerde benim gibi bir marabanın suskunluğu seçmesi doğal
karşılanmalı. Çünkü krediler, borçlar, faturalar… Özgürlük bile parayla
dostlar, özgürlük bile… Niçin felsefe Yunan’da doğdu sanıyorsunuz? Para vardı,
köleler vardı. Varlıklı kişiler, zeytinyağıyla yağlanıp temel ihtiyaçlarını
karşıladıktan sonra akşama kadar yatıyorlardı. Bütün işi gücü köleler
görüyordu. Bu yüzden teknoloji bile yüzlerce yıl gelişmedi. Evi süpüren biri
varken kim elektrik süpürgesi icat eder ki?.. Boş kalınca düşünmeye başladılar.
Fukaranın felsefesi olmaz. Fukaranın tek bir görevi vardır: ev geçindirmek!
Oysa onlarca kez söyledim. Hiçbir partinin köpeği değilim. Hiçbir kırantaya iş
için, ekmek için, koltuk için yalvarmadım. Sınavlara girdim ve kazandım. Alnım
ak. Bu yüzden kendimi bağımsız hissediyorum. Kimseye diyet borcum yok. Hiçbir
lidere hayran değilim( Atatürk dışında)Evet, siyaset elzemdir ama bana göre bir
çöplük, bir mezbahanedir. Ben kimseyi alkışlayamam, kimsenin vagonu olamam.
Kimseye uşaklık edip onun teveccühüyle bir koltuğa oturamam çünkü Ömer
Seyfettin’in “Diyet” hikâyesi beni derinden etkilemiştir. Neyse, bunları boş
verelim.
Ah, Nediye teyze! Vakit gece yarısını
çoktan geçti ve uyuyamadım. Seni yazmalıydım. Aslında senin için bir de şiir
yazdım ama çok aptalcaydı. Seni bu şekilde anlatmaya karar verdim. Meğer ne çok
derdim varmış ki konu sana gelene dek yarım sayfa gitti. Bu yazıyı, senin bende
bıraktığın izlere borçluyum. Öyle ya… Bir yazı kolay doğmuyor!
Adı gerçekten Nediye idi. Babası
kız evlat istemiyormuş ama o, doğmuştu bir kere işte. Ne diye doğdun, mesajını
bir ömür boyu suratına vurmak için adını böyle koymuşlar. Çocuğu olmamış.
Kardeşi ona bir evlatlık vermiş. Kocası da erkenden ölüp gitmiş bu dünyadan.
Evlatlık kızı da Samsunlu biriyle evlenip başka şehre taşınmış. Ben de süt alma
bahanesiyle mahalleyi tararken tanıştım kendisiyle. Süt alalım, maydanoz
toplayalım derken ahbap olduk. Ara sıra da ziyaret eder, çam sakızı çoban
armağanı hediyeler alırdım. Bir şekilde Ordu’ya taşınmam gerekti. Başka bir
şekilde de il merkezinde çalışmam lazım oldu. Sonra irtibatı seyrelttik Nediye
teyzeyle. Sonra bir gün Ordu Fen Lisesi öğrencileri yaşlı birine yardım etmeye
karar vermiş. Yanıma geldiler. Ben de Nediye teyzeyi düşündüm. Etek, çamaşır,
hırka ve biraz da yiyecek aldık. Benim arabayla Perşembe’ye, Nediye teyzenin
evine, vardık. Kimse açmadı kapıyı. İnek otlatmaya ya da bahçeye gitmiştir diye
düşündüm. Evin yanında öylece dikilirken bir komşusu bizi gördü ve onun
öldüğünü söyledi. Orada kalakalmıştık. Ölüm öyle acımasız bir şeydi işte! Ondan
aklımda kalan iki konuşma var.
Birincisi “12 Eylül yılları çok
kötüydü yavrum. Sahura kalkıp ışığı bile açamazdık. Anarşistler bizi ölümle
tehdit ederdi. Bu millet onlardan neler çekti neler… O yüzden oyumu orak
burunlu adama asla vermem.”
İkincisi “Oğlum bak şunu unutma.
İnsanlık namına bir fayda beklersen sana bunu berduşlar ve sarhoşlar sağlar.
Aha şu imam(Evinin altında cami vardı) beni bir kere arabaya almamıştır ama
üstüm başım otlu, alaflı olduğu halde bir sürü berduş beni eve kadar
götürmüştür.”
12 Eylül’le ilgili sözlerinden
Türkiye’nin tüm siyasi çözümlemesi yapılabilir. Sarhoşu öven sözlerinden de
İslam toplumunun ya da kendisini muhafazakâr diye tanımlayan kesimin analizi
yapılabilir.
Mekânı cennet ola.
Yorumlar
Yorum Gönder