Kayıtlar

Şubat, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BU HİKAYE BENİ HEP DUYGULANDIRIR, HEY GİDİ ANADOLU İNSANI!

NE ZAMAN OKUSAM AĞLAR, KENDİMDEN UTANIRIM: KINALI ALİ Can nedir, evlat nedir, savaş nedir, ölüm nedir, geride kalanların hali nicedir? Herkes bilmez bunları ki bunlar ağır duygulardır. Atalarımız der ya ‘Ateş düştüğü yeri yakar.’diye. Aynen öyledir.Bu acıları en çok da Türkler bilir. Ali ve arkadaşları daha yeni askere gelmiştir. Savaşmaya hazır değillerdir. Belki de kısa zaman sonra şehit olacak askerleriyle konuşan komutanları, o yiğitlerle tek tek tanışmaya başlar. Bu sırada Ali’nin kafasındaki kına dikkatini çeker. Ali o kınayı anasının yaktığını söyler ama sebebini bilmemektedir. Arkadaşları onunla alay etmeye başlar. Derken dünyanın çok uzak yerlerinden asker toplayıp Çanakkale’ye yığan düşman, Türkleri silip süpürmek için iyice bastırır. Önüne çıkan gencecik yiğitlerimizi kesip parçalar, patlatır, yok eder. Ali’nin komutanı çaresiz kalmıştır çünkü onun askerleri eğitimsizdir, acemidir.  Mektep çocuklarının, okumuş aydın gençlerin, hukuk fakültesi, tıp fakültesi öğrenc...

KASTAMONULU ŞERİFE BACIMIZ.

DÜNYA ANADOLU’YA SALDIRSA ONA KİM DUR DER: ŞERİFE BACI Yıl 1921, şubat ayı. Dünya devleri Anadolu’nun üzerine çöreklenmiş,yüzyıllardır üzerine saldırdıkları Osmanlı topraklarının çoğunu işgal etmiştir.Başkenti alınmış, ordusu dağıtılmış bir ülkede kim dünyanın en büyüklerine kafa tutabilir: Türkler İstanbul’dan bin bir güçlükle kaçırılan cephane, İnebolu’daki limana indirilmiştir. Bu cephanenin Kastamonu’daki kışlaya götürülmesi gerekmektedir.Oradan da Ankara’ya ulaştırılacaktır. Vatanın her yerindeki eli silah tutan erkeğin cephede olduğu bir ülkede, cephane taşımak gibi ağır bir işi kim yapacaktır? Şerife Bacı ve Türk kadınları. Tüm dünyayla boğuşmuştur Türk milleti. Bu yüzden de Şerife Bacı’nın eşi 1. Dünya savaşında şehit olmuştur. Neredeyse her evden, her ocaktan bir şehit çıkmıştır Türk milletinden. Kucağında bebeği vardır. Adı: Elif. Doyamadığı yiğit eşinden kendisine kalan tek mirastır Elif bebek.Bir de kağnısı vardır. Cephane kağnıya yüklenir. Elif bebek de kağnıda gitm...

ADAM İŞTE BUDUR! TOPAL OSMAN AĞA

RAHATI BIRAKIP MÜCADELEYİ KİM SEÇER: TOPAL OSMAN AĞA Yıl 1912.Osmanlı Balkan Harbi için asker toplamaktadır. Osman Ağa da bu fırsatı beklemektedir. Zira askeri okula gitmeyi çok istemiş ama gidememiştir.Lakin babası Hacı Mehmet Efendi oğlunu askere yollamak istemez. Giden bir daha geri dönmemektedir. Bedelli askerlikten yararlanıp para öder ve Osman Ağa’nın askere gitmesini engeller. Askere gidenlerin dönmediği bir ülkede varlık içinde yaşayan Osman Ağa bir Türk’tür. Vatan Avrupalı canavarlar tarafından ezilmek üzereyken ölmeyi değil de yaşamayı mı seçer zannettiniz? Ölmeyi seçti. Babasına karşı gelip gönüllü arkadaşlarıyla cepheye gitti. Trakya- Çatalca hattında düşmanla savaşan o yiğit ecdat, o sırada bacağından yaralanır.O aslan parçası o günden sonra Topal Osman Ağa olur. Vatan aşkıyla yanarak gittiği cepheden değnekle döner.İki yıl sonra,1914’te; Ruslar Türk milletini haritadan silmek için Doğu’dan saldırı başlatır. Kahraman Osman Ağa boş durur mu? Hemen gönüllü topla...

NENE HATUN KİM BU KIZLAR KİM ?

ÜÇ AYLIK BEBEĞİNİ EMZİRDİKTEN SONRA CEPHEYE KİM KOŞAR: NENE HATUN Yıl 1877-78. Gazi Osman Paşa’nın Plevne’de direndiği zamanlarda, gözü dönmüş Ruslar Kafkaslar üzerinden de ecdadımızın topraklarını çiğneyip, atalarımızı bir kaşık suda boğmak aşkıyla yanmaktadır.Tüm dünyaya masum olduklarını, evlerinde kendi hallerinde otururken(!) katledildikleri yalanını yayan Ermeni komitacılar da av köpeği misali Rusların önünden saldırıp, çığır açmaktadır. Aziziye Tabyaları kısa süren bir direnişten sonra çöker, Ermenilerin eline geçer. Ruslar da kolayca tabyalara girince, minarelerden kahraman Erzurum halkına durum bildirilir. Düşman Erzurum’a girmek üzeredir ve direnecek asker yoktur. İyi de devrin en güçlü, en donanımlı ordusuna karşı, askersiz, tüfeksiz kim karşı koyabilir: Türkler Nene Hatun’un da birkaç saat önce ağabeyi ölmüştür. Gül kokulu bebeğini emzirip Allah’a emanet ettikten sonra, eline satırı alan yirmili yaşlarındaki gencecik gelin cepheye koşar. O da ne? Kimi harmandan...

NİYE BÖYLEYİZ ?

TÜRK NESLİ NİÇİN BOZULDU? Şu an itibariyle gençlerimizi ve yaşlılarımızı gözlemlerseniz ne demek istediğimi daha rahat anlarsınız. Millet olarak uzay çağında bile hala atalarımızdan daha gerideyiz. Sıkıştığımız zaman ‘Sen benim dedemi biliyor musun? Dedem Avrupa’ya kök söktürmüştü.’ Diyoruz. Geçmişiyle bizim kadar övünüp, o geçmişe de bizim kadar vefasız davranan başka topluluk var mıdır? İyi de niye böyle? Şanlı tarihleri yazan bir milletin nesilleri niçin bu derece aymaz, ülfet ve rehavet içinde olur? Hani filmlerde olur : ‘Bize ne içirdiniz?’    Sahiden bize ne verildi veya ne içirildi. Bu konuda birtakım hipotezlere sahibim. Dileyen sırıtıp ‘saçma’ der; dileyen üzerinde biraz düşünür. Zaten başka da bir açıklaması yok. HİPOTEZ 1 : Türkler 8. Yüzyılda yerleşik hayata geçmiştir. Dolayısıyla yaratılıştan 8. Yüzyıla kadar Türkler hayatlarının çoğunu at sırtında geçirmiştir. Hatta okullarda at üzerinde yemek yedikleri ve uyudukları da hala tarihçiler tarafından anl...

OKU! BİLMEDEN KONUŞMAMAK İÇİN, OKU!

BİR TÜRK KAHRAMANI ENVER PAŞA                 Enver Paşa hakkında söylenenleri araştırınız. Sonra şu sorumu yanıtlayınız. Tüm o ithamlarla muhatap olan Enver Paşa’nın Orta Asya bozkırlarında, Pamir Dağı eteklerinde ne işi vardı? Kırk iki yaşında bir başına cephede niçin şehit oldu? Birazcık düşünün. Lafa değil icraata bakmak lazım, böyle bir adamın vatanseverliğinden kim şüphe edebilir?                 Birçok kişi Türk İslam ülküsünden, Turancılıktan, Türkçülükten, Doğu Türkistan’daki Çin zulmünden, Ruslar’ın Orta Asya Türklerine yaptığı soykırımlardan bahseder ama yalnızca bir Türk bunlar için icraatta bulunur: Enver Paşa. Enver Paşa demek, zeka demektir. Enver Paşa demek, teşkilatçılık, liderlik, önderlik, mücadele ruhu, diğerkamlık demektir. Enver Paşa’da bir Türk’te bulunması gereken tüm özellikler vardır. Basit bir mem...

İŞTE TÜRK'ÜN GÜCÜ!

ÇİN SARAYINI KIRK KİŞİYLE BASAN YİĞİT: KÜRŞAD                 Yıl 600. Bir zamanların görkemli devleti Göktürkler doğu batı diye ayrılmış. Biz Türkler birlik olmayı hiç beceremedik zaten.Çin ise yılların entrikacısı, riyacısı, hilebazı. Bu alanda ustalaşmış. Güzel kızlarından gönderip bizim Türk hakanlarıyla evlendiriyor. Eşinizin, annenizin bir casus olduğunu düşünün. Ne yapabilirsiniz?                 Göktürk Hakanı Kara Kağan da Çinli güzellerin raksına mı tutuldu, kokusuna mı bayıldı bilinmez bu hataya düşüp zamanla Çinlilerin ellerine hapis oluyor. Evlatlarından bir tek Kürşad özgür.Türk illeri başsız, güçsüz, darmadağın.Kardeşleri Çin sarayında mahpus. Türk beyleriyle bir toplantı yapan Kürşad Çin sarayını basıp imparatoru öldürmeye karar veriyor. Düşünün! Sayısı milyarları bulan Çin ülkesinde, binlerce Çin askerinin ara...

NOEL BABA ÇOCUKLARI !

NOEL BABA ÇOCUKLARI Evet, garip ama doğru. Millet olarak bize yakışan sıfat artık budur! Noel Baba Çocukları. Pek hoşunuza gitmeyeceğini biliyorum ama gerçekçi olalım. Çuvaldızı sahiden kendimize batıralım   bu kez. İşte, geçmişimiz bir film şeridi gibi geçsin zihninizden. Bir zamanlar Malazgirt’te Büyük Roma İmparatorluğuna kök söktüren kahramanların çocuklarıydık. İslam’ın kılıcını Araplar’dan devralıp üç kıtaya yayan alperenlerin çocuklarıydık. Orta Asya bozkırlarında Çinliler’e duvar örmeyi öğretip, dünyanın yedi harikasından birini yaptırdıktan sonra Batı’ya yönelen, korkusuz adamların torunlarıydık. On binlerce zırhlı Haçlı kuvvetlerine Anadolu’yu dar eden, onları İslam coğrafyasına ulaşana kadar, yağ gibi eriten, muzaffer hükümdarların çocuklarıydık. Haçlıların zırhları kalınlaştıkça, dedelerimiz üzerini çıkarıyor, düşman çeliğe büründükçe atalarımız daha şevkle saldırıyordu. Küçücük beylikten koskoca bir devleti kuran Osman Gazi Han’ın evlatlarıydık 1200’lü yı...

AKŞEMSEDDİN KİM, BİZ KİMİZ?

AKŞEMSEDDİN KİM, BİZ KİMİZ? Dillere pelesenk olmuş bir söz vardır: ‘Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.’ Arkadaşın önemini anlatan özlü bir sözdür bu. Ben de diyorum ki: ‘Bana öğretmenini söyle, sana nasıl bir toplum olduğunu söyleyeyim.’ Gerçekten de bu halkın lokomotifi olabilecek tek meslek grubudur öğretmen. Öğretmenlerimiz ne kadarsa biz de ancak o kadar olabiliriz. Türkiye’nin hali elli yıl sonra ne olacak diye mi düşünüyorsunuz? O halde hemen en yakınınızdaki genç öğretmenlere bakın. Sonrasını görmek için kahin olmaya gerek yok. İsterseniz gelin birlikte bakalım. Ben de bir öğretmen olduğum için doğal olarak çevrem öğretmenlerle dolu. Şimdi onlara bakarak ülkemin geleceğini anlamaya çalışacağım: Gencecik öğretmenler görüyorum şu an okulda. Bir araya toplanmışlar, şen şakrak muhabbet ediyorlar. Gözlüklü ve genç olan konuşuyor heyecanla: ‘Hacı, Fener dün ne yaptı gördün mü? Hala ne yüzle bir takımız diyorsunuz anlamıyorum.’ Karşısındaki başını ...

KİM OLDUĞUNU UNUTMA EY GENÇ!

AVUSTRALYA’YA SAVAŞ AÇAN İKİ TÜRK Yıl 1 Ocak 1915. İngiltere, dünyanın her yerinden insanları kandırarak asker topluyor. Asker üstüne asker yığıyor, Çanakkale’ye, Arap yarımadasına. Dört koldan saldırıyor Osmanlı’nın üzerine. Ecdadın aç, ecdadın yoksul, ecdadın savaşlardan yorgun düşmüş ve hasta. Yine de çiğnetmiyor namusunu, çiğnetmiyor dinini, ocağını. Avustralya’dan da trenlerle gençler sevk ediliyor savaşmak için. Bu sırada Avustralya’nın iç kesimlerinde yer alan Broken Hills adlı bir kasabada iki Osmanlı var. Pakistan-Afganistan sınırından gelip oraya yerleşmişler. Broken Hills kasabasında develeriyle maden taşımacılığı yapıyorlar. Adları Gül Muhammed ile Molla Abdullah. Irklarının ne olduğu önemli mi? Kendilerini Osmanlı görüyor, kendilerini Osmanlı olmakla mutlu hissediyorlar. O yıllarda Müslüman olan herkese denilen tek kelime var:Türk Avustralya halkı gençlerinin uzak diyarlara savaşa gitmelerine karşı çıkıyor aslında.Ama ne yapabilirler ki? İngiliz sahtekarlığı, ...