AKŞEMSEDDİN KİM, BİZ KİMİZ?
AKŞEMSEDDİN KİM, BİZ KİMİZ?
Dillere pelesenk olmuş bir söz
vardır: ‘Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.’ Arkadaşın
önemini anlatan özlü bir sözdür bu. Ben de diyorum ki: ‘Bana öğretmenini söyle,
sana nasıl bir toplum olduğunu söyleyeyim.’ Gerçekten de bu halkın lokomotifi
olabilecek tek meslek grubudur öğretmen. Öğretmenlerimiz ne kadarsa biz de
ancak o kadar olabiliriz.
Türkiye’nin hali elli yıl sonra
ne olacak diye mi düşünüyorsunuz? O halde hemen en yakınınızdaki genç
öğretmenlere bakın. Sonrasını görmek için kahin olmaya gerek yok. İsterseniz
gelin birlikte bakalım.
Ben de bir öğretmen olduğum için
doğal olarak çevrem öğretmenlerle dolu. Şimdi onlara bakarak ülkemin geleceğini
anlamaya çalışacağım: Gencecik öğretmenler görüyorum şu an okulda. Bir araya
toplanmışlar, şen şakrak muhabbet ediyorlar. Gözlüklü ve genç olan konuşuyor
heyecanla:
‘Hacı, Fener dün ne yaptı gördün mü? Hala ne yüzle bir
takımız diyorsunuz anlamıyorum.’
Karşısındaki başını sağa sola sallıyor. Diyecek sözü
olmadığı belli. Sonra hemen yanındaki genç matematik öğretmeni elindeki broşürü
bırakıp söze katılıyor,
‘Kardeş, şu katalogdaki indirime bak, inan şok oldum. Bitiş
zili çalar çalmaz alış veriş merkezindeyim. İnşallah kalmıştır, eğer tükendiyse
çok üzülürüm.’
Sonra diğerleri de heyecanla katalogdaki teknolojik ürünlere
bakıyorlar. Yan taraftaki masada ise bayanlar var. Çaylarını yudumlarken onlar
da ellerindeki katalog üzerine sohbet ediyorlar.
‘Oriflamenin yeni çıkardığı pudra mükemmel. Ben kullandım
hepinize tavsiye ediyorum.’
Heyecanlı bakışlar… Şaşkınlık… Sonra hemen diğeri arkadaşını
onaylıyor.
‘Evet, rujları da çok hoş. Ben tam üç tane aldım.’
Sonra kataloga yumuluyorlar, beyin fırtınası, tavsiyeler,
öneriler…
Bense karşıdaki çekyatta oturmuş gözlem yapıyorum. Sonra
okulun memuru içeri giriyor.
‘Arkadaşlar, kitap okuma yarışmasında öğrencilerle
ilgilenecek gönüllü öğretmen arıyoruz. Gönüllü olmazsa okul müdürü
görevlendirecek. İstekli olanlar adlarını şu kağıda yazsın.’
Sonra çıkıyor okul memuru. Hemen ardından bilmiş yorumlar…
‘Yok ağızlarında sütü de biz verelim.’
Keyfi kaçıyor bayanın, diğeri de hemen başlıyor söze.
‘Çocuk evde televizyon izlemekten kitaba mı bakıyor sanki.
Anne ve babası okutsun kitabı, ben mi uğraşacağım?’
Bu söz heyecan yaratıyor. Yan masada oturan genç erkek
matematik öğretmeni onları destekleme hevesinde. Muhtemelen bekar…
‘İşimiz yok, okuldan sonra bekleyip kitap okutalım. Zaten
yoruluyoruz.Böyle saçmalık olmaz, kitap okuyacaklarına biraz test çözsünler.
SBS’de kitap sorulmuyor.’
Sonra odada zafer havası… Kitap okutmanın gereksizliğini
ispatlamanın haklı(!) gururu.
Birkaç dakika sonra herkes tekrar işine, ilgisine dönüyor.
Önümdeki sehpanın üzerinde bir gazete yazısı:
ÖĞRETMENE İLGİNÇ
CEVAP
Gençleri karşısına alıp nasihat
eden edebiyat öğretmeni, bir öğrencisinin söylediği söz karşısında çok şaşırdı.
Öğretmen öğrencilere Fatih’i, onun gençliğini ve genç olmasına rağmen büyük
işler başardığını anlattı. Şu an karşısında duran gençlerin ise internet ve
televizyon karşısında yosun tuttuğundan yakındı.Konuşmasını ‘Fatih kim siz kimsiniz; şu halinize bakın!’
diye bitiren öğretmene bir öğrencisi şöyle karşılık verdi:
‘Hocam, Fatih’in hocası Akşemseddin kim; siz kimsiniz?’
Öyle ya, Fatih’ler istiyorsak
önce Akşemseddin’ler olmalıyız değil mi?
Yorumlar
Yorum Gönder